Hürriyete karşı suçlar, 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun “Özel Hükümler” başlıklı ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar”ı
düzenleyen ikinci kısmının “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığını taşıyan yedinci
bölümünde düzenlenmiştir.
Yedinci Bölüm 106 ıncı maddeden başlayarak 124 üncü
maddeye kadar devam etmektedir. Bu bölümde şu suçlara yer verilmiştir: Tehdit Suçu
(m. 106), Şantaj Suçu (m.107), Cebir Kullanma Suçu (m. 108), Kişiyi
Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu (m. 109), Eğitim ve Öğretimin Engellenmesi Suçu
(m. 112), Kamu Kurumu veya Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının
Faaliyetlerinin Engellenmesi Suçu (m.113), Siyasi Hakların Kullanılmasının
Engellenmesi Suçu (m. 114), İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin
Kullanılmasını Engelleme Suçu (m. 115), Konut Dokunulmazlığının İhlali Suçu (m. 116), İş ve Çalışma Hürriyetinin
İhlali Suçu (m. 117), Sendikal Hakların Kullanılmasını Engelleme Suçu (m. 118),
Haksız Arama Suçu (m. 120), Dilekçe Hakkının Kullanılmasının Engellenmesi Suçu
(m.121), Ayrımcılık Suçu (m. 122), Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu (m.
123) ve Haberleşmenin Engellenmesi Suçu (m.124).
Bilindiği üzere Hürriyet Aleyhinde İşlenen Suçlar 765
sayılı TCK.nun “Cürümler” adlı 2 inci kitabında; “Hürriyet Aleyhinde İşlenen
Cürümler” başlıklı ikinci bapta düzenlenmiştir.
Burada; “Siyasi Hürriyet Aleyhine İşlenen Cürümler”, “Din Hürriyeti
Aleyhine İşlenen Cürümler”, “Şahıs Hürriyeti Aleyhine İşlenen Cürümler”,
“Mesken Masuniyeti Aleyhine Cürümler”, “Sırrın Masuniyeti Aleyhine Cürümler” ve
“İş ve Çalışma Hürriyeti Aleyhindeki Cürümler” başlıklı 6 ayrı fasıl
bulunmaktadır. 5237 sayılı Kanunda bu ayrımlara yer verilmemiş, hürriyete karşı
suçların tümü aynı başlık altında
düzenlenmiştir.
765 sayılı TCK.nun Hürriyet Aleyhine İşlenen Cürümler
başlıklı babında düzenlenen bazı suçlara yeni kanunun aynı bölümünde yer
verilmemiş, bunlar başka bir bölümde düzenlenmiştir.
a)
765 sayılı TCK.nun 175. maddesinin 3.fıkrasının 1.
kısmında yer alan Kutsal Varlıklara
Hakaret Suçu ile aynı fıkranın 2. kısmında yer alan Kişiyi Dini İnançlarından
Dolayı Tahkir ve Tezyif Suçu yeni
kanunun “Hakaret” başlıklı 125/3, c ve b
maddelerinde,
b)
765 sayılı
TCK.nun 176 ncı maddesinde yer alan suç, yeni kanunun “İbadethanelere ve
Mezarlıklara Zarar Verme” başlıklı 153/3 üncü maddesinde,
c)
765 sayılı Kanunun 177 inci maddesinde düzenlenen suç,
yeni kanunun “İbadethanelere ve Mezarlıklara Zarar Verme” başlıklı 153 üncü
maddesinin 1 ve 2 nci fıkrasında,
d)
765 sayılı Kanununun 178 inci maddesinde yer alan
Ölülere İlişkin Cürümler, yeni kanunun “Kişinin Hatırasına Hakaret” başlıklı
130 uncu maddesinin 2 nci fıkrasında,
e)
765 sayılı TCK.nun 182 inci maddesinde düzenlenen
“küçükleri kaçırma ve alıkoyma suçu”, kısmen yeni kanunun Aile Düzenine Karşı
Suçlar başlıklı 8 inci bölümünde 234 üncü maddesinde,
f)
765 sayılı
TCK.nun 197 inci maddesinde düzenlenen “Meslek Sırrını İfşa” suçu, yeni kanunun
“Haberleşmenin Gizliliğini İhlal” başlıklı 132 inci maddesinde,
g)
765 sayılı TCK.nun 201/a maddesinde düzenlenen “Göçmen
Kaçakçılığı Suçları”, yeni kanunun “Göçmen Kaçakçılığı” başlıklı 79 uncu
maddesinde,
h)
765 sayılı TCK.nun 201/b maddesinde düzenlenen “İnsan
Ticareti “ suçu, yeni kanunun “İnsan Ticareti” başlıklı 80 inci maddesinde
düzenlenmiştir.
765 sayılı TCK.nun Hürriyet Aleyhine İşlenen Cürümler
başlıklı babında düzenlenen bazı suçlara ise, yeni TCK.nun Hürriyete Karşı
Suçlar Bölümünde yer verilmemiş, ancak bunlar nitelikli hal olarak
düzenlenmiştir:
a)
765 sayılı TCK.nun 181 inci maddesinde yer alan
“Memurun İşlediği Hürriyeti Tahdit Suçu”, yeni kanunda bağımsız bir suç olarak
düzenlenmemiş, 109 uncu maddede suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiş,
b)
765 sayılı TCK.nun 194 üncü maddesinde yer alan
“Memurların İşledikleri Konut Dokunulmazlığını İhlal Suçu” bağımsız bir suç
olmaktan çıkarılmış, 5237 sayılı Kanunun 119 uncu maddesi kapsamında nitelikli
hal olarak kabul edilmiştir.
765 sayılı TCK.nun Hürriyet Aleyhine İşlenen Cürümler
başlıklı babında düzenlenen bazı suçlar ise 5237 sayılı TCK. ile bağımsız suç
olmaktan çıkarılmıştır. Örneğin, TCK.nun 188/1 inci maddesinde düzenlenen
şartlı tehdit suçu 5237 sayılı Kanunda müstakil suç olarak tanımlanmamış, bu
tür fiillerin cezalandırılması “tehdit” suçu kapsamında 106 ıncı maddede
değerlendirilmiştir.
Yeni Ceza Kanununun Hürriyete Karşı Suçlar bölümünde
yer alan bazı suçlar ise, 765 sayılı TCK.da bulunmamaktadır. Bunlar aşağıda
gösterilmiştir:
a)
113 üncü maddesinde yer alan “Kamu Kurumu veya Kamu
Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının Faaliyetinin Engellenmesi”,
b)
115 inci maddenin 1 inci fıkrasında yer alan (inancını sosyal ve siyasal görüşünü
değiştirmeye zorlamak veya görüşlerini ve düşüncelerini yaymaktan menetmek
bakımından) “İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının
Engellenmesi”,
c)
117 inci maddenin 2 ve 3 üncü fıkrasında yer alan
suçlar,
d)
118 inci maddede yer alan “Sendikal Hakların
Kullanılmasının Engellenmesi”,
e)
121 inci maddede yer alan “Dilekçe Hakkının
Kullanılmasının Engellenmesi”,
f)
122 inci maddede yer alan “Ayrımcılık Suçu”.
Aşağıda bu bölümde yer alan suç tipleri hakkında kısa
açıklamalarda bulunacağız.
I- TEHDİT SUÇU (5237 S.lı TCK. m.
106)
Tehdit Suçu yeni TCK.nun “Tehdit” başlıklı 106 ıncı
maddesinde; “(1) Bir başkasını,
kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik
bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara
uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun
şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silâhla,
b) Kişinin
kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel
işaretlerle,
c) Birden fazla
kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya
var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
işlenmesi
hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme,
kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde, ayrıca
bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir[1].
[1] “Tehdit Suçu” 765 sayılı TCK.nun 191 inci maddesinde
yer almaktadır. Maddede; “Bir kimse
kanunda yazılı hallerin haricinde başkasını ağır ve haksız bir zarara
uğratacağını bildirerek tehdit ederse altı aya kadar hapis olunur.
Eğer tehdit fiili yüz seksen sekizinci maddenin üçüncü fıkrasında
gösterilen suretlerden biriyle yapılır ise failin göreceği hapis cezası altı
aydan iki seneye kadardır.
Sair tehdidat için alınacak ağır cezayı nakdi otuz liradır. Ancak bu
bapta mutazarrır olan şahıs tarafından şikayetname verilmedikçe takibat
yapılmaz” denilmektedir.
191. maddede suçun
ağrılaştırıcı sebepleri bakımından 188 inci maddeye atıf yapılmaktadır. Buna
göre; “Birinci fıkradaki eylemler silahla
ya da kendini tanınmayacak bir hale koyarak ya da bir kaç kişi tarafından
birlikte ya da imzasız bir mektup ya da özel
işaretlerle ya da var olan veya var sayılan gizli bazı örgütlerin
oluşturdukları tehdit gücünden yararlanarak işlenmiş ise … cezası verilir”.
Madde, tehdit fiilini müstakil olarak suç saymaktadır. Tehdit suçunun
ihdasıyla ferdin, korkusuz, endişe duymadan, huzur içinde ve emniyet duygusuyla
yaşaması sağlanmak istenmiştir. Suçun oluşması için fiilin, mağdurun güvenlik
duygusunu, iç huzurunu etkileyici, onu endişeye, korkuya sevk etmeye elverişli
olması gerekir. Mağdurun iç huzurunun bozulması, onun serbestçe karar vermesini
veya verdiği kararlara göre hareket edebilmesini tehlikeye sokar. Bu bakımdan
tehdit; mağdurun karar veya hareket hürriyetini tehlikeye koyan bir fiildir.
Tehdit halinde mağdur tehdit konusu tecavüzün ileride gerçekleşeceği beyanıyla
korkutularak belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır.
Tehdit suçu ile korunan hukuki yararın ne olduğu hususu 106 ıncı maddenin
gerekçesinde; “ ... tehdidin koruduğu
hukuki değer, kişilerin huzur ve sükunudur; böylece kişilerde bir güvensizlik
duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle söz konusu madde ile,
insanın kendine özgü sulh ve sükununa karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış
olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin
karar verme ve hareket etme hürriyetidir” şeklinde açıklanmıştır.
Bu suçun mağduru herkes olabilir. Tehdidin mutlaka mağdurun şahsına
yöneltilmesi gerekmez. Mağdurun yakınlarına (örneğin, ana, baba, çocuklar,
arkadaşlar) karşı gerçekleştirilen tehdit de, mağduru korku ve endişeye sevk
etmeye elverişli olması şartıyla ona karşı yapılmış sayılır. Bu husus madde
metninde “kendisinin veya yakınının” şeklinde
ifade edilmiştir. Yakın kavramı, mağdur
ile üçüncü kişi arasında belli bir akrabalık yahut diğer bir suretle
edinilmiş yakınlık ilişkisini ifade
etmektedir.
Ruhi veya fiziki durumları itibariyle algılama kabiliyeti olmayanlara
karşı tehdit suçu işlenemez. Fiil bu kimselerin yakınlarını (örneğin, akıl
hastasının babasını) korku ve telaşa düşürmeye, iç huzurlarını bozmaya
elverişli ise, onlara karşı tehdit suçu söz konusu olabilir.
Bu başlıkta ele alınması gereken bir başka konu yeni TCK.nun Yağma suçuna
ilişkin daha az cezayı gerektiren hali düzenleyen 150 nci maddesinin 1 inci
fıkrasındaki hükümdür. Buna göre; “Bir
kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir
kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler
uygulanır”. Bilindiği gibi bir kişinin alacağını tahsil amacıyla tehdit
fiilini işlemesi 765 s.lı TCK.nun 308 inci maddesi kapsamında
değerlendirilmektedir. Yeni Kanunun 150 inci maddesi uyarınca bu durumda tehdit
söz konusu ise 106 ncı madde uygulanacaktır.
Farklar:
1- Öncelikle maddede mağdur
bakımından yeni bir düzenleme yer almaktadır. 765 sayılı TCK da “bir başkasının
ağır ve haksız bir zarara uğratılması”ndan bahsedilmesine karşılık yargı
kararlarında mağdurun kendisine veya yakınına karşı bu suçun işlenebileceği
kabul ediliyordu. Örneğin A’nın, B nin babasına karşı bir saldırı
gerçekleştireceğinden bahisle B’ye karşı tehdit suçunu işleyebileceği içtihatlarla kabul edilmekteydi. Yeni
düzenleme ile bu husus yasal bir zemine kavuşturulmuş ve “kendisine veya yakınına” yönelik bir saldırı olması halinde de
suçun oluşacağı hükme bağlanmıştır.
2- İkinci olarak 765 sayılı
TCK.nun 191 inci maddesinde; tehdidin yöneldiği hukuki değer açıkça
belirtilmemiştir. Buna karşılık 5237 sayılı Kanunda tehdidin hedef aldığı
hukuki değer net bir şekilde ortaya konulmak suretiyle kişi haklarının daha
etkin bir biçimde korunması amaçlanmıştır. Maddede suçun oluşması için, bir
kimsenin kendisinin veya yakınının “hayatına,
vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik” bir saldırı
gerçekleştireceğinden bahisle tehdit edilmesi aranmaktadır.
1. fıkranın 2. cümlesi ile yapılan yeni düzenlemede ise “kişinin
malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından veya sair bir kötülük
edileceğinden bahisle tehdit edilmesi” halinde, suçun takibi şikayete bağlı
kılınmıştır. Bu suçun karşılığı olan TCK.nun 191 inci maddesinin son
fıkrasındaki “sair tehdidat” da aynı
şekilde takibi şikayete bağlı olarak soruşturulan bir suçtur.
3- Bir başka değişiklik
nitelikli hallerden fiilin “silah”la işlenmesi bakımından
gerçekleştirilmiştir.
765 sayılı TCK.nunda silah tabirinden ne anlaşılması gerektiği hususu
7.12.1988 tarihinde 3506 sayılı Kanunun 10 uncu maddesiyle yürürlükten
kaldırılmış olan TCK.nun 189 uncu maddesinde düzenlenmişti.
5237 sayılı Kanunda silah kavramının tanımı “Tanımlar”
başlıklı 6 ıncı maddenin f bendinde; “Silâh
deyiminden;
1. Ateşli
silâhlar,
2. Patlayıcı
maddeler,
3. Saldırı ve
savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici
alet,
4. Saldırı ve
savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya
elverişli diğer şeyler,
5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı,
boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal,
biyolojik maddeler” şeklinde yapılmıştır. Burada yapılan tanım, 765 sayılı
TCK.nun 189 uncu maddesindeki tanıma benzemekle beraber, daha kapsamlıdır.
4- Maddede nitelikli haller
bakımından herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Ancak 188 inci maddenin 3
üncü fıkrasında yer alan “bir kaç kişi
tarafından birlikte” ibaresi bilindiği gibi Yargıtay tarafından en az üç
kişi olarak anlaşılmaktaydı. Yeni düzenlemede bu ifade değiştirildi ve “Birden fazla kişi tarafından birlikte” ibaresi kullanılarak iki kişi tarafından
fiilin işlenmesi halinde de bu ağırlatıcı sebebin uygulanabileceği kabul
edilmiş oldu.
5-
Bir başka yeni düzenleme 106 ıncı maddenin son fıkrasında yer almaktadır.
Fıkrada ; ”Tehdit amacıyla kasten
öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi
hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” denilmektedir. Kişi
tehdidinin ciddiliğini göstermek için bir başkasını öldürebilir, yaralayabilir
ya da malına zarar verebilir. Bu gibi durumlarda eskiden olduğu gibi
gerçekleşen ağır suçtan değil, her iki suçtan ayrı ayrı ceza verilecektir.
6-
Yeni TCK.nun 150 inci maddesi uyarınca, kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan
alacağını tahsil amacıyla tehdit fiilini işlemesi halinde sorun 106 ncı madde
kapsamında çözülecektir. 765 s.lı TCK.da ise alacağı tahsil maksadıyla tehdit
fiilinin işlenmesi halinde 308 inci maddede düzenlenen İhkak-ı Hak suçu
oluşmaktadır.
7-
Yeni TCK.nunda suçun cezası artırılmıştır. Buna göre tehdidin basit halinde
ceza 765 sayılı TCK nun 191 inci maddesinde;
“altı aya kadar hapis” iken
yeni TCK.nda “altı aydan iki yıla kadar hapis”
olarak kabul edilmiştir. 765 sayılı TCK.da nitelikli tehdidin cezası “altı aydan iki seneye” kadar iken, 5237
sayılı Kanunda, ceza; “iki yıldan beş
yıla” kadar hapse çevrilmiştir.
“Sair tehdidat” için 765 sayılı
TCK.da “otuz lira ağır para cezası” iken
5237 sayılı TCK. da bu ceza “altı aya
kadar hapis veya adlî para cezası” olarak öngörülmüştür.
8- 5237 s.lı TCK.nun 111 inci
maddesine göre; Tehdit suçunun işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat
sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.
II- ŞANTAJ SUÇU (5237 S.lı TCK. m.
107)
Şantaj Suçu yeni TCK.nun 107 inci maddesinde; “(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi
yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya
yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya
zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar
hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir[1].
Şantaj suçunun oluşması bakımından kişinin bir şeyi
yapmaya veya yapmamaya zorlanması gerekmektedir.
Şantaj suçunda kişi, hakkı olan veya yükümlü olduğu
bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle mağduru belli şekilde
hareket etmeye zorlamaktadır. Şantaj suçu ile tehdit suçunun farkı; tehdit
suçunda; haksız olarak doğrudan kişisel
değerlere saldırıda bulunulacağı veya herhangi bir kötülük
yapılacağından bahisle bir zorlama söz konusu olmasıdır.
Madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere; “Kişinin, suç işlemiş olan bir kimseyi ihbar
edeceğinden bahisle, kendisine bir menfaat temin etmeye zorlaması hâlinde,
şantaj suçu oluşur. İşlenmiş olan bir suçu ihbar etmek, kişiler açısından hem
bir haktır hem de bir yükümlülüktür. Aynı şekilde, bir gazetecinin, bir siyasî
şahsîyeti, kendisine muayyen miktar para verdiği takdirde, hakkında ileri sürülen
yolsuzluk iddialarını haber konusu yapmayacağından bahisle, menfaat teminine
zorlaması hâli de bu suça örnektir”.
Şantaj suçunun oluşabilmesi için, mağdurun zorlanması
yeterlidir. Bu zorlama karşısında, mağdurun isteneni yapması suçun oluşması
için gerekli değildir. Buradaki zorlama maddi nitelikte bir zorlama değildir.
Farklar:
1- Madde metninden
anlaşılacağı üzere suçun maddi unsuru değiştirilmiştir. Buna göre fail kendi
hakkı olan veya yapmakla yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından
bahisle, bir kişiyi kanuna aykırı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız
çıkar sağlamaya zorlarsa cezalandırılacaktır. Bu suretle suçun kapsamı, hangi
fiillerin suç sayıldığı, şantaj suçunun diğer suçlardan farkı net bir şekilde
ortaya konulmuştur.
2- 5237 sayılı Kanunun ile “Fail,
arzu ettiği para veya diğer bir menfaati elde etmiş ise ceza üçte bir oranında
artırılır” hükmü maddeden
çıkarılmıştır.
3- Yeni düzenleme ile hapis
cezası aynı kalmış ancak para cezası
miktarı arttırılmıştır.
4- 5237 S.lı TCK.nun 111 inci
maddesine göre; şantaj suçunun işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat
sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunacaktır.
III- CEBİR KULLANMA SUÇU (5237
S.lı TCK. m. 108)
Bu suç yeni TCK.nun 108. maddesinde “(1)
Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için
bir kişiye karşı cebir kullanılması hâlinde, kasten yaralama suçundan verilecek
ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Cebir, kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle,
onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zorlayıcı bir
etki meydana getirilmesidir. Cebir kullanma suçu, aynı zamanda kasten yaralama
suçunu oluşturmaktadır. Ancak, burada kasten yaralama suçundan farklı olarak,
kişiye bir şeyi yapması veya yapmaması ya da bir şeyin yapılmasına müsaade
etmesi için cebir tatbik edilmektedir. Bu yüzden, cebir kullanma suçuyla ilgili
olarak öngörülen ceza, kasten yaralama suçundan dolayı verilecek cezanın belli
bir oranda artırılması suretiyle belirlenmiştir.
Cebir kullanma suçu ile ilgili olarak 5237 sayılı Kanunda köklü
değişiklikler yapılmıştır. Cebir kullanma suçu 765 sayılı TCK.nun 188 inci
maddesinde;
Bir kimse bir şeyi işlemek veya
işlemesine müsaade etmek ya da o şeyi işlememeye mecbur etmek için diğer bir
kimseye zor kullanır veya onu tehdit eder
veya yetkisi olmadan veya yasalara aykırı olarak bir konuda bilgi vermesini
veya inancını veya siyasi veya sosyal görüşünü açıklamasını isterse altı aydan
bir yıla kadar hapis ve bin liradan üçbin liraya kadar ağır para cezasıyla
cezalandırılır” şeklinde şartlı tehdit suçu ile birlikte düzenlenmiştir.
Farklar:
1- 5237 sayılı TCK.nun 108
inci maddesinde cebir kullanma suçu bağımsız bir suç olarak kabul edilmiş ancak
cezası kasten yaralama suçu dikkate alınarak tesbit edilmek suretiyle cezanın
belirlenmesi daha isabetli bir kritere
bağlanmıştır.
2- 5237 sayılı Kanun
bakımından yalnızca “cebir kullanma”, suçun maddi unsuru içinde yer almış
“tehdit” unsuruna maddede yer verilmemiştir. Bazı yazarlar 765 sayılı TCK.nun
188 inci maddesinin birinci fıkrasında cebir kullanma suçu ve “şartlı tehdit
suçu” yer aldığını kabul etmekte idi. Ancak 5237 sayılı TCK.nun gerek Tehdit
Suçunu düzenleyen 106 ıncı maddesinde ve gerekse Cebir Suçunu düzenleyen 108
inci maddesinde bu suça ayrıca yer verilmemiştir. Bu sebeple Şartlı Tehdit
müstakil bir suç olmaktan çıkarılmış, tehdit suçu içinde düzenlenmiştir.
3- 5237 sayılı Kanun, yaptığı
düzenleme ile, 188 inci maddenin 2 inci fıkrasında yer alan “Bu kimse tasarladığı sonucu elde etmişse
hapis cezası bir yıldan iki yıla kadar ve ağır para cezası ikibin liradan
beşbin liraya kadardır” hükmünü
madde metnine almamıştır.
4- Aynı şeklide suç için kabul
edilen cezanın artırılmasını gerektiren; “Birinci
fıkradaki eylemler silahla yada kendini tanınmayacak bir hale koyarak ya da bir
kaç kişi tarafından birlikte ya da imzasız bir mektup ya da özel işaretlerle ya da var olan veya var sayılan
gizli bazı örgütlerin oluşturdukları tehdit gücünden yararlanarak işlenmiş”
şeklindeki niteliklere 108 inci maddede yer verilmiş değildir.
5- 5237 sayılı TCK.nun 111
inci maddesine göre; cebir suçunun işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat
sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunacaktır.
IV- KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN
KILMA SUÇU (5237 S.lı TCK. m. 109)
765 sayılı Kanunun 179 uncu maddesinde düzenlenmiş olan suç, 5237 sayılı
TCK.da “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma” başlığıyla 109 uncu maddede; “(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir
yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir
yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili
işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki
yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silâhla,
b) Birden fazla
kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin
yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu
görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy,
altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da
beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi
hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçun,
mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması hâlinde, ayrıca bin
güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel
amaçla işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı
oranında artırılır.
(6) Bu suçun
işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle
ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna
ilişkin hükümler uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.
Kişi Hürriyetini Kısıtlama Suçuyla korunan hukuki
yarar, kişinin iradesine uygun olarak hareket özgürlüğünün sağlanmasıdır. Diğer
bir anlatımla hürriyeti kısıtlama fiilinin suç olarak ihdas edilmesiyle,
fertlerin hareket serbestisini, fiziki özgürlüklerini hukuka aykırı bir biçimde
kısıtlayanın (örneğin, mağduru arzusu hilâfına belli bir yerde tutma veya
dilediği yere gitmesini engelleme biçiminde gerçekleşebilir) cezalandırılması
amaçlanmaktadır.
Herkes bu suçun
faili olabilir. Failin kamu görevlisi olması nitelikli hal olarak kabul
edilmiştir.
Suçun mağduru
hareket serbestisine yani yer değiştirme yeteneğine sahip kişidir. Mağdurun fiilin işlendiği sırada hareket
serbestisini kullanma imkânına sahip olup olmaması veya onu kullanmak isteyip
istememesi önemli değildir. O andaki (aktüel) hareket serbestisi korunduğu gibi
gelecekteki (potansiyel) hareket serbestisi de korunmaktadır. Bu bakımdan
mağdurun hareket serbestisinin kısıtlandığını bilmesi suçun meydana gelmesi
için şart değildir. Hareket serbestisinin kısıtlandığını bilmeyen bayılmış bir
kimse veya kendini bilemeyecek derecede sarhoş olan da, hürriyeti tahdit
fiilinin mağduru olabilir. Bir kimsenin hukuka aykırı olarak diğerinin
hürriyetini kısıtlaması, suçun oluşumu için yeterlidir. Aynı nedenlerle fiil
bir akıl hastasına veya temyiz kudreti olmayan bir kimseye karşı da
işlenebilir.
Hürriyeti
kısıtlama, kısa veya uzun bir süre devam edebilir. Bunun suça etkisi yoktur.
Hürriyeti kısıtlama neticesinin gerçekleşmesiyle suç oluşur. Bununla birlikte
failin gerçekleştirdiği eylemin belirli bir önemi olması gerekir. Nitekim
birini bir an için tutma (örneğin, kişiyi elinden veya kolundan tutma veya
çıkışını çok kısa bir süre için engelleme) hürriyeti tahdit suçunu oluşturmaz.
Sürenin çok kısa olup olmadığını somut olayın durumuna göre hâkim takdir eder.
Mağdurun yer
değiştirmesi için zorunlu araçları alıp götüren veya tahrip eden de hürriyeti
kısıtlama suçunu işlemiş olur. Örneğin, hareket serbestisini engellemek için
felçli bir kimsenin tekerlekli koltuğunu, ayağı kırık birinin koltuk
değneklerini, yatak veya banyoda olan çıplak birinin elbiselerini saklayan
hürriyetten mahrum bırakma cürmünün failidir. Yukarıdaki örneklerden hareket
edilerek denebilir ki, kişinin hareket serbestisini engelleyici hukuka aykırı
her türlü fiil 109’uncu maddenin kapsamına girer. Diğer bir anlatımla, fail
tarafından yaratılan bir engelin mağdurun yer değiştirme imkânını kısa veya
uzun bir süre için tamamen veya kısmen ortadan kaldırması hürriyeti tahdit
fiilini oluşturur.
Fiilin hukuka aykırı olması gerekmektedir. Hukuka
aykırılık hukukun izin vermediği halleri ifade eder. Örneğin ceza muhakemesi
hukuku kuralları çerçevesinde gerçekleştirilen yakalama, göz altına alma ve
tutuklama halinde suç oluşmayacaktır.
5237 sayılı Kanunun
“etkin pişmanlık” başlıklı 110 uncu maddesinde; “(1) Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle
soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu
kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine
kadarı indirilir” denilerek etkin pişmanlık halinde cezada indirime
gidileceği kabul edilmiştir .
İnceleme konusu “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu”, 765 sayılı
TCK.nda yer alan bağımsız bir çok suçu bünyesinde toplamıştır. Gerçekten 181
inci maddede düzenlenen memur tarafından işlenen hürriyeti tahdit suçu, yeni
kanunun 109 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasının d bendinde nitelikli bir hal
olarak düzenlenmiştir. 765 S.lı TCK.nun 429-433 maddelerinde yer alan kız ve
kadın ve erkek kaçırma suçları yeni Kanunun 109 uncu maddesinin 5 inci
fıkrasında düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca 109 uncu madde hükmü 765 s.lı
TCK.nun 182 ve 499-500 maddelerini
ise kısmen karşılamaktadır.
Farklar :
1- Kişiyi Hürriyetinden Yoksun
Kılma Suçu 765 sayılı kanunda “Hürriyet Aleyhine İşlenen Cürümler” başlıklı 2
inci babın “Şahıs Hürriyeti Aleyhine İşlenen Cürümler” başlıklı üçüncü faslında düzenlenmiştir. Bu
suçla korunan hukuki yarar; kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde
hareket edebilme hürriyetidir. Buna göre kişiler bir yerde kalma ve bir yere
gitme konusunda tercihte bulunma serbestisine sahiptirler. 765 sayılı TCK.nun
179 uncu maddesindeki Hürriyeti Tahdit Suçunun maddi unsurunu; “kişi
hürriyetinden mahrum edilme” oluştururken, 5237 sayılı TCK.da kişi hürriyeti;
“bir yere gitme veya bir yerde kalma hürriyeti” olarak somutlaştırılmıştır.
2- 5237
sayılı Kanunun 109 uncu maddesi ile getirilen yeni düzenlemede; 765 sayılı
TCK.nun 181 inci maddesinde yer alan “Memur Tarafından İşlenen Hürriyeti Tahdit
Suçu” bağımsız bir suç olarak mevcut değildir. 5237 sayılı Kanunun 109 uncu
maddesinin d bendine göre; “Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye
kullanılmak suretiyle” suçun
işlenmesi bir ağırlatıcı sebep olarak kabul edilmiştir.
3- Yeni TCK.nun 109 uncu
maddesinin 2 nci ve 5 inci fıkralarında 765 s.lı TCK.nun 429 uncu maddesinde
yer alan suç düzenlenmiştir. Yeni
TCK.nun 109 uncu maddesinin ikinci fıkrasının f bendi, 765 .sayılı TCK.nun 430
uncu maddesinde düzenlenen suça karşılık gelmektedir. Suçun işlenişinde cebir,
tehdit ve hile kullanılmamış olsa da küçüğe karşı işlenmişse yani eski TCK.nun
430/2 ve 431 inci maddesinin ihlali söz
konusu ise fiil yeni TCK.nun 109 uncu maddesinin 2 nci fıkrasının f bendi ve 5
inci fıkrası kapsamında değerlendirilmelidir. Ancak yeni kanunun 103.
maddesinin 1. fıkrasının a bendi hükmü dikkate alındığında 15 yaşını
tamamlamamış mağdur çocuklar bakımından
bu kişinin (mağdurun) gönüllü olmasının bir ehemmiyeti olmayacaktır. Burada
yeni TCK’ nun 26. maddesi de dikkate alınmalıdır.
4- 765 s.lı TCK.nun 499 uncu
maddesinde düzenlenen adam kaldırma suçu, yeni TCK da müstakil bir suç olarak
düzenlenmemiştir. Çünkü 499 uncu maddenin birinci fıkrasında bir taraftan
hürriyeti tahdit diğer taraftan yağma suçu
işlenmektedir. Bu durumda hürriyeti kısıtlama suçu için 109 uncu madde,
yağma fiili açısından ise yeni kanunun 148 inci maddesine göre hüküm
verilecektir.
5- 765 sayılı TCK da suçun
oluşabilmesi için kişiyi hürriyetinden mahrum etme fiilinin “gayrimeşru” olması
gerektiği ifade edilmişti. Bu ifadeye binaen doktrinde bazı yazarlar suçun özel
kastla işlenmesi gerektiği fikrini ileri sürmüşler bazıları ise özel kastın
suçta unsur olmadığını, ancak burada hukuka özel aykırılık halinin bulunduğunu
ifade etmişlerdir. 5237 sayılı kanunun düzenlemesi ile; “gayrimeşru” ifadesi
maddeden çıkarılmış ve içeriği daha açık ve net olarak anlaşılan “hukuka aykırı
olarak” ibaresi madde metnine eklenmiştir. Buna göre hukuka aykırılık ibaresi,
hukukun izin vermediği halleri ifade etmektedir. Örneğin bir suça ilişkin
soruşturma kapsamında suç şüphesi altında bulunan kişinin ceza muhakemesi hukukunun
gereklerine uygun olarak yakalanması, göz altına alınması veya tutuklanması
hallerinde, fiil hukuka uygundur ve suç oluşmayacaktır.
6-5237 sayılı TCK nun 109 uncu
maddesi ile düzenlenen kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçunun nitelikli halleri, 765 sayılı kanuna
göre daha sistematik ve sade hale
getirilmiştir. Bilindiği üzere eski TCK’daki hürriyeti tahdit suçunun nitelikli
halleri 179 uncu maddenin 2 ve 3 üncü
fıkraları ile 180 inci maddenin 1 inci fıkrasında yer almakta, 181 inci maddede
düzenlenen memurun işlediği hürriyeti tahdit suçunun nitelikli hali ise 187
inci maddede bulunmaktadır. 5237 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin düzenlemesi
ile önceki kanundaki bazı nitelikli haller maddeden çıkarılırken, maddeye bazı
nitelikli haller de ilave edilmiştir.
a) Her iki madde metninde yer alan nitelikli haller:
aa) Fiili işlemek için veya
işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanılması (5237 S.lı TCK. m.109/2)
Bu nitelikli hal 765 sayılı TCK.nun 179/2 inci maddesinde yer almaktadır.
Buna göre failin hürriyeti tahdit suçunu işlemesi için ya da işlediği zamanda
tehdit veya kötü muamele etmesi veya hile kullanması halinde ceza
artırılacaktır.
bb) Suçun silahla işlenmesi (5237 S.lı TCK. m.109/3-a)
cc) Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi (5237 S.lı TCK.
m.109/3-b)
Burada yer alan nitelikli hal eski TCK nun 179/3 üncü maddesinde “Birden
çok kişi tarafından birlikte işlenmesi” şeklinde düzenlenmişti. Bu nitelikli
hal diğer maddelerle de insicam sağlanarak “birden fazla kişi tarafından
birlikte” şeklinde kaleme alınmıştır. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için
icra hareketlerinin birden fazla kişi tarafından birlikte gerçekleştirilmesi
gerekmektedir. Yani suçun işlenişi açısından müşterek faillik durumunun varlığı
halinde bu nitelikli hal söz konusu olacaktır. Ancak suçun icra hareketlerinin
bir kişi tarafından gerçekleştirilmesine karşılık diğer suç ortaklarının
azmettiren veya yardım eden olması halinde, bu fıkraya göre ceza artırılamaz.
dd) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi (5237 S.lı TCK. m.109/3-c)
765 sayılı TCK.nun 180 inci maddesinin 1 inci fıkrasında “memuriyet
işlerinden dolayı bir memur aleyhine suçun işlenmesi” bir nitelikli hal olarak
düzenlenmiştir. Bilindiği gibi memur terimine 5237 sayılı TCK. da yer
verilmemiş, yerine “kamu görevlisi”
kavramı getirilmiştir. Bu düzenlemeye paralel bir şekilde buradaki nitelikli
hal kaleme alınmıştır.
ee) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı işlenmesi (5237 S.lı TCK. m.109/3-e)
ff) Suçun, mağdurun ekonomik açıdan önemli bir kayba uğramasına sebep
olması (5237 S.lı TCK. m.109/4)
Eski
TCK.nun 180 inci maddesinin 1 inci fıkrasında “mağdurun şahsına veya
sıhhatine veya malına bir zarar gelmesi” ağırlatıcı sebep olarak kabul
edilmişti. 5237 sayılı Kanunun 109/4 üncü maddesinde “mağdurun ekonomik açıdan
önemli bir kayba uğraması” halinde faile ayrıca bin güne kadar adli para cezası
verilmesi kabul edilmiştir. Bu durumda suçun netice sebebiyle ağırlaşmış hali
söz konusu olduğundan failin bu neticeye yönelik kastının bulunması
gerekmemektedir.
b) 5237 s.lı TCK.nun 109 uncu
maddesinde yer almayan nitelikli haller:
aa) Fiilin öç
alma kastıyla işlenmesi (765 s.lı TCK. m.179/2)
bb) Suçun dini
veya milli bir maksatla işlenmesi (765 s.lı TCK. m.179/2)
cc) TCK.nun 499
uncu maddesindeki haller dışında maddi çıkar sağlama kastıyla işlenmesi (765
s.lı TCK. m.179/2)
dd) Siyasi veya ideolojik veya sosyal görüş ayrılıklarından kaynaklanan
herhangi bir amaçla işlenmesi(765 s.lı TCK. m.179/2)
ee) Mağdurun askerlikte kullanılmak üzere yabancı bir ülkeye teslimi için
işlenmesi (765 s.lı TCK. m.179/2)
ff) Suçun TBMM üyelerinden birine karşı işlenmesi (765 s.lı TCK. m.180)
gg) Memurun bu suçu işleyerek özel bir amaca hizmet etmiş olması (765
s.lı TCK. m.187)
c) 5237 s.lı kanunun 109 uncu maddesi ile kabul edilen nitelikli
haller:
aa) Fiilin kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle
işlenmesi (5237 S.lı TCK. m.109/3-d)
Yukarıda da izah edildiği üzere fiilin kamu görevlisi tarafından
işlenmesi daha önce bağımsız bir suç olarak düzenlenmiş iken burada bir
nitelikli ha olarak karşımıza çıkmaktadır.
bb) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda
bulunan kişiye karşı işlenmesi (5237 S.lı TCK. m.109/3-f)
cc)
Suçun cinsel amaçla işlenmesi (5237 S.lı TCK. m.109/5)
7- 5237 sayılı Kanunda yer
alan bir başka yeni düzenleme 109 uncu maddenin 6 ıncı fıkrasında yer
almaktadır. Buna göre; “Bu suçun
işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle
ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna
ilişkin hükümler uygulan”acaktır. Bu sebeple kasten yaralama suçunun temel
şeklinin gerçekleşmesi halinde, 109 uncu maddenin ikinci fıkrasına istinaden
cezaya hükmedilecektir.
8- 765 sayılı TCK.nun 180 inci
maddesinin ikinci fıkrasında yer alan hafifletici sebep, 5237 sayılı TCK.nun
110 uncu maddesinde “Etkin Pişmanlık” başlığı ile düzenlenmiştir. Buna göre; “yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle
soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu
kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine
kadarı indirilir”.
Yeni düzenleme ile 765 sayılı TCK.nun 180 inci maddesinin 2 inci
fıkrasına paralel bir hüküm getirilmekle beraber, daha önce 1/6 dan 1/2 ye
kadar cezanın indirilmesi söz konusu iken yeni düzenlemeye göre cezanın 2/3 ü
indirilecektir.
9- 765 sayılı TCK.nun 179 uncu
maddesinin 1 inci fıkrasında Hürriyeti Tahdit Suçunun temel şeklinin cezası “1
yıldan 5 yıla kadar hapis ve beş bin liradan az olmamak üzere ağır para cezası”
idi. 179 uncu maddenin 2 inci fıkrasında yer alan ağırlatıcı sebebin bulunması
halinde ceza “3 yıldan 8 yıla kadar ağır hapis ve on bin liradan az olmamak
üzere ağır para cezası” olarak belirlenmişti. 179 uncu maddenin 3 üncü
fıkrasının uygulanması halinde ceza “ üçte birden yarıya kadar artırılarak”
uygulanmaktaydı. 180 inci maddenin 1 inci fıkrasındaki hükmün cezası “5 seneden 15 seneye kadar ağır hapis
ve ….. liraya kadar ağır para” cezası olarak öngörülmüştür.
Suçun temel şeklinin cezası 5237 sayılı Kanunun 109 uncu maddesinin 1
inci fıkrasında “1 yıldan beş yıla kadar hapis” olarak belirlenmiştir. Fiili
işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanılması halinde
ceza “2 yıldan 7 yıla kadar hapistir”. 109 uncu maddenin 3 üncü fıkrasındaki
nitelikli halin gerçekleşmesi durumunda ceza “bir kat artırılarak”
verilecektir. Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde ise ceza “yarı oranında”
artırılacaktır. 109 uncu maddenin 4 üncü fıkrasında yer alan nitelikli
gerçekleştiğinde faile ayrıca “bin güne kadar adli para cezası” verilecektir.
10- 5237 sayılı Kanunla
getirilen yeni bir düzenleme 111 inci maddede yer almaktadır. Bilindiği gibi
5237 sayılı Kanunda tüzel kişilerin cezai sorumluluğu kabul edilmiş değildir.
Ancak tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması gerektiği esasına yer
verilmiştir. Buna göre kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesi sonucunda yararına haksız
menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunacaktır
[1] Bilindiği üzere bu suç 765
sayılı TCK.nun 192 inci maddesinde yer almaktadır. Maddede; “Kendisine
veya başkasına, para veya diğer bir yarar sağlamak maksadıyla bir gerçek veya
tüzel kişiye zarar verebilecek bir hususu neşir yolu ile veya her ne surette
olursa olsun açıklama tehdidinde bulunanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis ve
iki milyon liradan on milyon liraya kadar ağır para cezası verilir.
Fail, arzu ettiği para veya diğer bir menfaati elde etmiş ise ceza üçte
bir oranında artırılır” denilmektedir.
0 yorum: