TEŞEBBÜS
1. Teşebbüsün şartlarını açıklayınız. Cevap:
a.
Kasten
işlenen bir suçun ve bu suçu işlemeye yönelik kastın varlığı
b. İcra hareketi
niteliğindeki fiillerin gerçekleştirilmesi,
c.
Suçun
icrasına yönelik elverişli hareketlerin gerçekleştirilmiş olması ve
d. İcra hareketlerinin failin elinde
olmayan nedenlerle tamamlanamaması veya fail tarafından icra hareketleri
tamamlanmış olmasına rağmen neticenin gerçekleştirilememesi.
2. Teşebbüs aşamasında kalmış suçun işlenme sürecini açıklayınız.
Cevap: Teşebbüs için, failin, işlemeyi
kastettiği suçu işlemeye yönelik icra hareketlerine başlamış olmalıdır. Bir
suçun işlenmesi sürecinde, suç işleme kararına varılmasından sonra ikinci aşamada
hazırlık hareketlerine başlanmaktadır. Teşebbüs için icra niteliğindeki
hareketlerin gerçekleştirilmesi arandığından, prensip olarak hazırlık
hareketlerinin cezalandırılması mümkün değildir. Zira bu safhada failin
hareketleri suç ile korunan hukuki değer bakımından ciddi bir tehlike teşkil
etmediği gibi, ayrıca failin suça yönelik iradesini bu tarz hareketlerden açık
bir şekilde belirleyebilmek de mümkün değildir. Bununla birlikte kanun koyucu
değişik gerekçelerle hazırlık hareketlerini bağımsız suç olarak
tanımlayabilmektedir. Örneğin suç işlemek için örgüt kurma, işlenmesi amaçlanan
suçlar için hazırlık hareketi niteliğinde olmasına rağmen cezalandırılmıştır
(m. 220). Buna göre, teşebbüs için, kanun koyucunun hazırlık hareketlerini bağımsız
bir suç olarak cezalandırdığı hâller dışında, hazırlık hareketlerinin ötesine
geçen bir takım faaliyetlerde bulunulması gerekmektedir. Kanun bu noktayı “doğrudan
doğruya icraya başlama” olarak belirlemiştir.
3. Doğrudan doğruya icraya başlama, teşebbüsün doğduğu anı belirlemektedir.
Buna göre suçun icrasına başlanması için hangi ölçütler gereklidir?
Cevap: Suçun kanuni tanımında unsur veya
nitelikli hâl olarak belirtilen hareketlerin gerçekleştirildiği, bu
hareketlerin özellikle suçun konusuyla yakın bağlantı içerisinde olduğu, suçun
konusu bakımından bir tehlikeye sebebiyet verdiği hâllerde, artık doğrudan doğruya
icraya başlamanın bulunduğu kabul edilmelidir. Bu bağlamda örneğin yağmada
malın alınmasına yönelik muhtemel direnci kırmaya yönelik cebir ve tehdidin
gerçekleştirilmesiyle icra hareketlerinin başladığını kabul etmek gerekir. Buna
karşılık, bir binada hırsızlık yapmaya karar veren failin, kapıyı açmaya çalışırken
yakalanması hâlinde, henüz suçun konusuyla yakın bağlantı içinde olan, suçun
konusunu tehlikeye sokan bir hareketi gerçekleştirmediğinden, hırsızlığa teşebbüs
etmiş olmaz. Kapıyı açmaya çalışması, mala zarar vermeye ve konut dokunulmazlığını
ihlale teşebbüs teşkil etmekle birlikte, hırsızlık için hazırlık hareketi
niteliğindedir.
4. Neticeli suçlarda ve Serbest hareketli suçların teşebbüs aşamasında
kalması halinde icra hareketleri nasıl belirlenir?
Cevap: Neticeli suçlarda, bu neticenin
gerçekleşmesine sebebiyet veren fiile zorunlu olarak bağlı olan hareketler de
icra hareketi sayılmalıdır. Buna karşılık, serbest hareketli suçlarda, genel yaşam
deneyimine ve olayların olağan akışına göre hareketin kanuni tarifteki neticeyi
gerçekleştirmeye elverişli olup olmadığına bakılarak icra hareketinin bulunup
bulunmadığı hususunda karar verilmelidir.
5. “Teşebbüsten
bahsedilebilmesi için kastedilen suçun icrasına “elverişli hareketlerle”
doğrudan doğruya başlanması gerekmektedir.” Bu cümlede kastedilen elverişliliği
bir cümle ile tanımlayınız. Cevap: Teşebbüsten
bahsedilebilmesi için kastedilen suçun icrasına “elverişli hareketlerle” doğrudan
doğruya başlanması gerekmektedir. Elverişlilik, bir fiilin doğrudan doğruya
icraya başlama sayılabilmesi için taşıması gereken bir özelliktir. Kastedilen
suçun icrası bağlamında gerçekleştirilen hareketlerin suçun kanuni tarifindeki
unsurları gerçekleştirmeye uygun olması, elverişliliği ifade etmektedir. Elverişlilik,
hareketin tipikliğin unsurlarını meydana getirebilme iktidarı olarak da
tanımlanmaktadır
6. İşlenemez suç nedir?
Cevap: Suçun konusunun yokluğu hâlinde suçun
maddi unsurlarından birinin bulunmaması nedeniyle işlenemez suçtan söz edilir
7. Sırf Hareket Suçlarında teşebbüs nasıl gerçekleşir açıklayınız.
Cevap: Bir suçun kanuni tanımında suçun
tamamlanmış sayılabilmesi için hareketin dışında neticeye unsur olarak yer
verilmemişse (sırf hareket suçu), bu suç icra hareketlerinin gerçekleştirilmesiyle
tamamlanır. Bu tür suçlar bakımından teşebbüs kanuni tarifteki icra
hareketlerinin tamamlanması safhasına kadar söz konusu olur.
8.Teşebbüs aşamasında
kalmış suçun ceza tayini nasıl belirlenir?
Cevap: Teşebbüs hâlinde kalan suçlar için
ceza tayininde teşebbüs hükümlerinin uygulanmasını sağlayan asli suç dikkate
alınacaktır. Ancak teşebbüs hâlinde suçun tamamlanmış şekline göre indirimli
ceza uygulanacaktır.
9.Teşebbüsün tamamlanmış suça
göre farklı olan yönü nedir?
Cevap: Teşebbüsün tamamlanmış suça göre
farklı olan yönü, suçun maddi unsurlarından fiil veya netice yönünden
tamamlanamamış olmasıdır. Tamamlanmış suçlarda, suçun yapısal olarak
incelenmesine tipikliğin maddi unsurlarından başlanırken, teşebbüs aşamasında
kalan suçlarda ise bu unsur teşebbüsü var eden eksikliği bünyesinde
bulundurmaktadır. Bu nedenle, teşebbüs aşamasında kalmış suçu yapısal olarak
manevi unsurdan başlayarak incelemek gerekmektedir. Bu çerçevede teşebbüste
öncelikle failin kastının hangi suçu işlemeye yönelik olduğunun belirlenmesi,
daha sonra ise kastedilen suçun icrasına başlanıp başlanmadığının değerlendirilmesi
gerekmektedir.
GÖNÜLLÜ
VAZGEÇME
10. Gönüllü vazgeçme kavramını açıklayınız
Cevap: Gönüllü vazgeçme olarak
nitelendirilen bu durum TCK’nın 36. maddesinde “Fail, suçun icra
hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını
veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz” şeklinde
düzenlenmiştir. Gönüllü vazgeçme, kısaca failin kendi isteğiyle icra
hareketlerine devam etmemesi veya bu hareketleri tamamladıktan sonra iradi
etkin davranışlarıyla tipik neticenin oluşmasını önlemesi olarak tanımlanabilir
11.Suçun icrası sürecinde
Gönüllü Vazgeçme hangi aşamalarda mümkündür?
Cevap: Kanundaki düzenlemede gönüllü
vazgeçmenin suçun tamamlanması aşamasına kadar mümkün olduğu kabul edilmiştir.
Dolayısıyla suçun icrası sürecindeki bütün aşamalarda gönüllü vazgeçme
mümkündür.
ETKİN
PİŞMANLIK
12. Etkin Pişmanlık kavramını açıklayınız. Cevap: Suçun tamamlanmasından sonra failin
gönüllü olarak yol açtığı zararı veya sebebiyet verdiği neticeyi gidermeye
yönelik olarak gerçekleştirdiği davranışlara etkin pişmanlık denir.
İŞTİRAK
13.İştirak kavramını
açıklayınız.
Cevap: Kanunen ve nitelikleri gereği tek kişi
tarafından işlenebilen bir suçun, birden fazla kişinin değişik şekillerdeki
katılımıyla işlenmesine veya bir kişinin çok failli bir suçun icrasına fail
sayılmayı gerektirmeyecek nitelikteki davranışlarla katılmasına suça iştirak
denir.
14. Taksirle işlenebilen suçlarda iştirak hükümlerinin uygulanması mümkün
müdür? Cevabınız olumsuzsa
nedenini açıklayınız
Cevap: TCK’nın iştirake ilişkin hükümleri
kasten işlenebilen suçlar bakımından uygulanabilir niteliktedir (m. 40/1). Bu
nedenle, Kanun’daki kasten işlenen suçlara katılanların sorumluluk statülerini
belirleyen iştirak hükümlerinin taksirle işlenebilen suçlarda uygulanması
mümkün değildir.
15. İştirak bağlamında “Fail” ve “Şerik” kavramlarını tanımlayınız.
Cevap: Suçun icrasının şekillendiricisi
veya belirleyici rol oynayanı olarak, planlı bir şekilde yöneterek veya yön
vererek kim fiile hâkim kişi faildir. Buna karşılık, fiile hâkim olmadan
yardımcı aktör olarak suçun işlenmesine yol açan veya teşvik eden kişi ise şeriktir
16. “Harekete Hâkimiyet”, “İradeye Hâkimiyet” ve “Fonksiyonel Hâkimiyet”
kavramlarını açıklayınız.
Cevap: Harekete hâkimiyet, fiili bizzat
gerçekleştiren, harekete hâkim olarak suçu icra eden kişide mevcuttur (doğrudan
fail). İradeye hâkimiyet, suç teşkil eden fiili başkası aracılığıyla işleyen,
doğrudan hareket edeni üstün irade ile yönlendiren arkadaki kişide bulunur
(dolaylı fail). Fonksiyonel hâkimiyet, suç teşkil eden fiili biriyle veya başkalarıyla
müştereken gerçekleştirende bulunur (müşterek faillik). Suçun işlenişine
katkısı olan kişi, suç üzerinde gerçekleştirdiği hareketiyle bu üç türden
birine uygun düşen bir hâkimiyet kurmuşsa fail, aksi hâlde şeriktir.
17. Müstakil Fail kavramını açıklayınız. Cevap: Suçun objektif ve sübjektif tüm unsurlarını tek başına gerçekleştiren
kişi müstakil (doğrudan) faildir.
18. Müşterek Failliğin unsurları nelerdir? Cevap: Müşterek failliğin, birlikte suç işleme
kararı ve fiilin birlikte işlenmesi olmak üzere iki unsuru vardır. Birlikte suç
işleme kararı belli bir fiilin icrasına ve neticenin gerçekleştirilmesine
yönelik olmalıdır
19. Dolaylı Faillik kavramını açıklayınız.
Cevap: Bir suçun, bir başkasını araç olarak
kullanmak suretiyle işlendiği hâllerde dolaylı faillikten söz edilir
20. Yan Yana Faillik hangi hallerde söz konusudur?
Cevap: Birden fazla kişinin bir suç tipini
aralarında dolaylı faillik, müşterek faillik ve şeriklik iliş- kilerinden biri
söz konusu olmaksızın gerçekleştirdiği hâllerde yan yana faillik söz konusudur.
Failliğin bu türünde birden fazla kişi bilinçli ve iradi bir ilişki olmadan
hareket etmekte, tek başına neticeyi gerçekleştirmeye uygun şartları bizzat oluşturmaktadır.
21. Bağlılık Kuralı nedir?
Cevap: Bağlılık kuralı, iştirak hâlinde işlenen
suçlarda faillerin yanı sıra şeriklerin sorumlu tutulabilmesinin bir şartı
olmanın dışında, şeriklerin cezai sorumluluğunun temelini de oluşturmaktadır.
22. Azmettirme kavramını açıklayınız.
Cevap: Azmettirme, belli bir suçu işleme
hususunda henüz bir fikri olmayan bir kişinin başkası tarafından bu suçu işlemeye
karar verdirilmesini ifade etmektedir. Azmettirmede bir başkasının fiiline
katılmadan suçun işlenmesinde manevi müsebbiplik söz konusudur. Bu sebebiyet
verme aynı zamanda azmettirmenin haksızlığına vücut vermektedir.
23. Yardım Etme kavramını açıklayınız. Cevap: Yardım eden, hareketleriyle failin
suç tipini gerçekleştirmesini teşvik etmekte ve kolaylaştırmaktadır. Yardım
etme, bağlılık kuralı da dikkate alınarak, başkası tarafından işlenen bir suça
kasten destekte bulunmak şeklinde tanımlanabilir. Faillik ve azmettirme olarak
nitelendirilemeyen her türlü katkı, yardım etme kapsamında değerlendirilebilir.
Yardım etmenin varlığı, failin, yardım eden şerikin suçun işlenişine olan
katkısını bilmesini gerektirmez. Bu yönüyle yardım etme, birlikte suç işleme
kararına dayanan fonksiyonel hâkimiyeti gerektiren müşterek faillikten
ayrılmaktadır.
İÇTİMA
24. Gerçek içtima nedir?
Cevap: Ceza hukukunda, “kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane
suç varsa o kadar ceza vardır” kuralı geçerlidir. Buna göre, işlenen her bir
suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmedilecek ve verilen her bir ceza bağımsızlığını
koruyacaktır. Buna gerçek içtima denilmektedir.
25. Ceza hukukunda gerçek içtima kural iken istisna ise suçların içtimaıdır.
Bu istisnayı açıklayınız.
Cevap: TCK’da birden çok suç işlenmiş olmasına rağmen faile tek
suçtan dolayı ceza verilmesini gerektiren hâllere yer verilmiştir. Ortada
birden çok suç bulunmasına ve dolayısıyla faile işlediği suçların sayısı kadar
ceza verilmesi gerekmesine rağmen, faile tek ceza verilmesini öngören ceza
hukuku kurumuna suçların içtimaı denilmektedir.
26. TCK’da suçların içtimaı nasıl düzenlenmiştir?
Cevap: TCK’da suçların içtimaı başlığı altında bileşik suç (m. 42),
zincirleme suç (m. 43) ve fikri içtima (m. 44) konuları düzenlenmiştir.
27. Bileşik suç halinde ortada birden fazla suç olup olmadığını ceza kanununu
göz önünde bulundurarak ve zincirleme suç, fikri içtima halleriyle
karşılaştırarak cevaplayınız.
Cevap: Bileşik suç, gerçekte suçların içtima şekillerinden birisi değildir.
Zira bileşik suç hâlinde ortada birden çok suç yoktur, tek suç vardır. Bu husus
Kanun’da bileşik suça ilişkin tanımda, bunun tek fiil sayılan suç olduğunun
belirtilmesinden anlaşılmaktadır. Buna karşılık zincirleme suç ve fikri içtima
hâllerinde suçlar çoktur. Bu hâllerde fail, birden çok suç işlemesine rağmen,
bu suçların hepsinden dolayı ayrı ayrı cezalandırılmamaktadır. Buna göre ortada
tek suçun bulunduğu hâllerde suçların içtimaından bahsetmek mümkün değildir.
Aynı şekilde failin birden çok suç işlediği her durumda, teknik anlamda
suçların içtimaından bahsedilemez.
28. Fikri içtima ve zincirleme suça ilişkin kanuni düzenlemelerin (m. 43, 44)
bağlantı noktası nedir? Cevap: Suçların
içtimaı, birden çok suç arasında çeşitli bağlama noktalarının varlığını
gerektirir. Fikri içtima ve zincirleme suça ilişkin kanuni düzenlemelerin (m.
43, 44) bağlantı noktasını, fiil tekliği ve fiil çokluğu ayrımı oluşturmaktadır.
Gerçekten TCK’nın 43. maddesinin 1. fıkrasında, zincirleme suçun varlığı için
bir suç işleme kararına bağlı olarak, aynı mağ- dura karşı aynı suçun birden
çok işlenmesi aranmaktadır. Zincirleme suç hâlinde, hem birden çok fiil hem de
birden çok suç vardır.
29. Suçların içtimaının bağlantı noktasını fiil tekliği ve fiil çokluğu
oluşturur. Bu bağlantı noktasının mahiyetini açıklayınız.
Cevap: Hareketin tek olduğu hâllerde, fiilin de tek olduğu hususunda
herhangi bir duraksama yoktur. Örneğin A, eline aldığı silahla B’ye tek el ateş
eder ve öldürür. Burada doğal anlamda hareket tektir ve bu hareketle (fiille)
kasten öldürme suçu işlenmiştir. Fiilin doğal anlamda tek hareketten oluştuğu
hâllerde, bu tek hareketle sebebiyet verilen suçların sayısı aynı neviden fikri
içtima veya farklı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanması bağlamında göz
önünde bulundurulur. Örneğin fırlatılan bir taşla vitrin camının kırılması ve
içerideki kişinin yaralanması hâlinde hareket tektir. Fakat biri kasten mala
zarar verme diğeri kasten yaralama olmak üzere iki ayrı suç işlenmiştir. Doğal
anlamda birden fazla hareketin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede
birlik oluşturduğu hâllerde, tek hareketin varlığını kabul etmek gerekmektedir.
Buna hukuki anlamda hareketin (fiilin) tekliği denilmektedir. Doğal anlamda
hareketin tek olduğu hâllerde, hukuki bakımdan da hareket her zaman tektir.
Bununla birlikte doğal anlamda birden çok hareketin bulunduğu hâllerde hukuki
bakımdan da hareketin çok olduğu her zaman söylenemez.
30. Hangi hallerde hukuki anlamda tek fiilin varlığından söz edilir?
Cevap: Bir suçun kanuni tanımında birden fazla hareketin tek hareket
olarak birbiriyle ilişkili olarak düzenlendiği hâllerde hukuki anlamda tek
fiilin varlığından söz edilir. Çok hareketli suçlar, bileşik suçlar, mütemadi
(kesintisiz) suçlar ve seçimlik hareketli suçlar bu grupta yer almaktadır.
31. Zincirleme suç TCK’nın 43. maddesinin ilk fıkrasında düzenlenmiştir. Bu
düzenlemeye göre zincirleme suçu tanımlayınız.
Cevap: Zincirleme suç TCK’nın 43. maddesinin ilk fıkrasında
düzenlenmiştir. Buna göre, “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik
zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir
cezaya hükmedilir. Ancak, bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar
artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren
nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda
da bu fıkra hükmü uygulanır.” Görüldüğü gibi zincirleme suç hâlinde ortada
birden çok fiil ve birden çok suç vardır.
32. Birden çok fiil ve birden çok suç şartı olan suç hangisidir? Bu suç
halini açıklayınız.
Cevap: Zincirleme suç hâlinde ortada birden çok fiil ve birden çok
suç vardır. Ortada birden fazla fiil ve fiil sayısınca suç var ise de bu
suçların aynı kişiye karşı bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlendiği
hâllerde, faile işlemiş olduğu suç sayısınca değil tek ceza verilecek ve bu
cezada belli bir oranda artırım yapılacaktır. Buna göre, zincirleme suça ilişkin
hükümler sadece kanunda gösterilen hâller bakımından sonuç doğururlar. Bu
hâller dışında zincirleme suç kapsamına giren suçlar bağımsızlıklarını
korurlar.
33. Zincirleme suçun kaç tane şartı vardır? Bu şartları açıklayınız.
Cevap: Zincirleme suçun üçü objektif, birisi sübjektif olmak üzere
dört şartı bulunmaktadır. Bunlar; birden çok fiilin bulunması, bu fiillerin
aynı suçu oluşturması ve farklı zamanlarda birden fazla işlenmesi, bu suçların
aynı kişiye karşı işlenmesi ve sübjektif koşul olarak da birden çok suçun, bir
suç işleme kararının icrası kapsamında işlenmesidir.
34. Zincirleme suçun şartlarının gerçekleştiği tespit edildiğinde ne
olmaktadır?
Cevap: Zincirleme suçun şartlarının gerçekleştiği tespit edildiğinde,
işlenen suçlardan dolayı faile sadece bir suçun cezası verilecektir. “Ancak, bu
ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır”. Buna karşılık zincirleme şeklide
işlenen suçlar kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarından
ibaretse, zincirleme suç hükümleri değil gerçek içtima hükümleri uygulanacaktır
(m. 43/3).
35. Aynı suç kavramından ne anlaşılması gerekmektedir?
Cevap: Aynı suç kavramından ne anlaşılması gerektiği 43. maddenin 1.
fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Buna göre “bir suçun temel şekli ile daha ağır
veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır”. Örneğin,
aynı mağdura karşı ve aynı suç işleme kararıyla önce hırsızlık suçunun temel şeklini
(m. 141) işleyen fail, daha sonra bu suçun daha ağır cezayı gerektiren
nitelikli hâllerinden birisini (m. 142) veya daha az cezayı gerektiren
nitelikli hâllerinden birisini (m. 144, 146) işlerse, hırsızlık suçları
arasında zincirleme suçun varlığı kabul edilebilecektir. Buna karşılık, aynı
suç işleme kararı çerçevesinde icra edilse bile, önce hırsızlık, daha sonra da
yağma, dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarının işlenmesi hâlinde zincirleme
suçun varlığından söz edilemez ve bu durumda her suçtan dolayı fail ayrı ayrı
cezalandırılır (cezaların içtimaı).
FİKRİ
İÇTİMA
36.
Fikri içtima nedir ve kaç şartı
vardır? Cevap: Fikri
içtima, bir (aynı) fiille birden fazla suçun işlenmesini ifade etmektedir. Buna
göre, fikri içtimaın iki şartı bulunmaktadır: fiilin tek olması ve tek fiille
birden çok suçun işlenmesi. Burada işlenen birden çok suç farklı suçlar
olabileceği gibi, aynı suç da olabilir.
37.
Fikri içtimaın iki şartı vardır bu
iki şartı detaylı olarak açıklayınız.
Cevap: Fikri içtimaın iki şartı vardır: Fiilin tekliği ve bu tek
fiille birden çok suçun işlenmesidir. Farklı neviden fikri içtimada tek fiille
farklı suçlar işlendiği hâlde, aynı neviden fikri içtimada aynı suç birden çok
defa işlenmektedir. Dolayısıyla fiilin tekliği ve suçların çokluğu her iki
fikri içtima şekli bakımından ortak koşullardır. Fikri içtimaın en önemli şartını,
fiilin tekliği oluşturmaktadır. Fiilin tekliğinden hareketin tekliğinin anlaşılması
gerektiği, hareketin tekliğinin ise doğal anlamda hareket tekliği ve hukuki
anlamda hareket tekliği şeklinde ele alınması gerektiği daha önce açıklanmıştı.
Fikri içtimaın diğer şartını, tek fiille birden fazla suçun oluşumuna sebebiyet
verilmesi oluşturmaktadır. Tek fiille birden fazla farklı suçun oluşumuna
(farklı neviden fikri içtima) sebebiyet verilmesi mümkün olduğu gibi tek fiille
aynı suç birden fazla işlenmiş (aynı neviden fikri içtima) de olabilir.
38.
Bir fiille aynı suçun birden fazla
kişiye karşı işlendiği hâllerde söz konusudur?
Cevap: Bir fiille aynı suçun birden fazla kişiye karşı işlendiği
hâllerde aynı neviden fikri içtima söz konusudur. Aynı neviden fikri içtima 43.
maddenin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, “Aynı suçun birden fazla kişiye
karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.”
GÖRÜNÜŞTE
İÇTİMA
39.
Görünüşte içtimaı özel norm-genel
norm ilişkisinin bulunduğu hâllerde inceleyiniz.
Cevap: Görünüşte içtima ilk olarak, özel norm-genel norm ilişkisinin
bulunduğu hâllerde gündeme gelebilir. Özel norm genel normun tüm unsurlarını
kapsamanın yanı sıra, ayrıca bazı özel unsurları da bünyesinde bulunduran
normdur. Buna bir suçun temel şekli ile nitelikli şekilleri arasındaki ilişki
(örneğin hırsızlık suçunu düzenleyen 141. madde ile 142 ve 144. maddeler
arasındaki), özgü suç ile genel suç arasındaki ilişki (örneğin zimmet suçu (m.
247, Bankacılık Kanunu m. 168), güveni kötüye kullanma suçuna göre özel
normdur) ve genel ve özel kanun arasındaki ilişki (örneğin mala zarar verme
suçu (m. 151) ile 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki
Kanununla suç hâline getirilen Atatürk’ü temsil eden heykel, büst ve abidelerin
veya kabrinin yıkılması suçları arasındaki) örnek olarak gösterilebilir.
40.
Tüketen norm-tüketilen norm ilişkisi
çerçevesinde görünüşte içtimayı değerlendiriniz.
Cevap: Görünüşte içtima, tüketen norm-tüketilen norm ilişkisi
çerçevesinde de gerçekleşebilir. Örneğin 42. maddede düzenlenen bileşik suç
hâlinde tüketen-tüketilen norm ilişkisi vardır. Buna göre, biri diğerinin
unsurunu veya nitelikli hâlini oluşturması sebebiyle tek fiil sayılan suça bileşik
suç denir. Bu gibi hâllerde suçların içtimaı hükümleri uygulanmaz. Örneğin yağma
suçu (m. 148), cebir veya tehditle malın alınmasından oluşan çok hareketli bir
suçtur. Bileşik suçta her biri bağımsız suçları oluşturan (kasten yaralama veya
tehdit ile hırsızlık) hareketler, yeni bir suç tanımında tek fiil olacak şekilde
bir araya getirilmiştir. Dolayısıyla bu gibi hâllerde ortadaki tek fiilden ve
dolayısıyla tek suçtan dolayı sorumluluk gündeme gelecektir.
41.
Görünüşte içtima, asli norm-tali norm
ilişkisinin bulunduğu hâllerde de oluşabilir. Bu durumda uygulanacak olan tek
norm nedir?
Görünüşte içtima, asli norm-tali norm ilişkisinin bulunduğu
hâllerde de oluşabilir. Bu gibi hâllerde olaya uygulanacak tek norm vardır, o
da asli normdur. Zira yardımcı normun sonralığı ilkesine göre, asli normun
bulunduğu hâllerde yardımcı normun fiile uygulanması mümkün değildir. Bir
normun yardımcı norm olarak kabul edilebilmesi için diğer normların uygulanmadığı
hâllerde başvurulan bir norm olması gerekmektedir. Bu tür normlar, çoğunlukla
kanunda bulunabilecek boşlukları tamamlama görevini gören normlardır (bkz. m.
244/4, 245/3).
0 yorum: